Burnumda geçmişe dair bir koku var, ne olduğunu bilmiyorum. Çiçekler hakkında malumatım yok. Birkaç tanesinin şeklini biliyorum. Papatya sarı beyaz olur, yaprakları kolay kopar. Gülün dikenleri vardır, orkide beyazdır genelde ve anneler gününde annene aldığında iki gün sonra solarak ölür. Yine de o günkü kokunun bir çiçek kokusu olduğunu biliyorum, denizle karışık. Deniz kokusuna aşinayım. Birazcık tuz da var, defalarca mutfakta hangisi tuz hangisi şeker diye şaşırarak serçe parmağımı ıslatıp tadına bakmıştım. Kokudan sonra en çok rüzgârı hatırlıyorum. Soğuk ve kulağı yakanı biliyorum ama bunu değil. Gözü yaşartan ve montunun ceplerinde kullanılmış peçete aratan versiyon da değil. Çok güzel, usul usul esen, kokuları taşıyan, ufacık terlemiş alnını okşayan bir rüzgâr bu. Rüzgârdan sonra da sesler aklımdan hiç çıkmıyor. Bildiğim sesler değil bunlar, biliyormuş gibi yaptığım yankılar. Araba kornaları, üç beş dilde edilen sohbetler, bağrışlar, telefon konuşmaları, seslenmeler, yol ça...
Yorumlar